Güncel Ekonomik Gelişmelerin Hukuki ve mali Açıdan Değerlendirilmesi, Erzincan, Türkiye, 18 Nisan 2025, (Yayınlanmadı)
Kurumsal sürdürülebilirlik, şirketlerin uzun vadeli değer yaratma hedeflerini ekonomik, çevresel ve sosyal unsurlarla birleştirerek kurumsal yönetim prensipleriyle uyumlu hale getiren bir yaklaşımdır. Bu anlayış, yalnızca finansal büyüme ve performansı hedeflemekle kalmaz; aynı zamanda paydaşların beklentilerini, toplumun ihtiyaçlarını ve çevresel sürdürülebilirliği de göz önünde bulundurmayı amaçlamaktadır. 20. yüzyılın sonlarındaki skandal ve krizlerle şekillenen iş dünyasında kurumsal yönetim anlayışı dönüşüm geçirerek, şirket amaçlarının belirlenmesinde artık çevresel, sosyal ve toplumsal unsurların da dikkate alınmasını öngörmektedir. Bu dönüşüm sürecinin bir parçası olarak, kurumsal sürdürülebilirlik hem akademik hem de uygulamalı alanda giderek daha popüler hale gelmiştir. Bu popülerliğin arkasında, şirketlerin artık sadece kâr elde etmeye odaklanmak yerine; küresel ısınma, doğal kaynakların tükenmesi, insan hakları ihlalleri, yolsuzluk ve şeffaflık gibi kritik konularda daha duyarlı bir yaklaşım benimsemeleri yatmaktadır. Ayrıca, tüketiciler, yatırımcılar, çalışanlar ve diğer ilgili tarafların artan farkındalığı ve bu konulara yönelik talepleri, kurumsal sürdürülebilirliğin önemini daha da artırmıştır. Şirketlerin uzun vadeli değer yaratma hedefi doğrultusunda, ekonomik, çevresel ve sosyal unsurların kurumsal yönetim prensipleri ile uyumlu şekilde karar alma süreçlerine entegre edilmesi bir tercih olmanın ötesine geçerek bir zorunluluk olarak görülmektedir. Bu minvalde kurumsal sürdürülebilirlik, bu unsurların bir araya gelerek risklerin idare edilmesini ve şirketlerin hem toplum hem de çevre üzerinde olumlu etkiler yaratmasını sağlamayı amaçlayarak şirketlerin yüksek kârlar elde ederken çevreye, insan haklarına veya doğal kaynaklara vermiş oldukları tahribatı önleme ve telefi etme amacı taşımaktadır. Bu açıdan bu anlayış, şirketlerin yalnızca bugünün değil, geleceğin ihtiyaçlarını da karşılayacak bir şekilde hareket etmesini teşvik etmektedir.
Kurumsal sürdürülebilirlik kavramı ile ilgili dikkat çeken tartışma konularından bir tanesi, bu konunun kurumsal yönetim anlayışı içerisindeki yerinin neresi olduğu sorunudur. Bilindiği üzere kurumsal yönetim, organizasyonların yönetimi, karar alma ve kontrolü ile ilgili yapıları ve süreçleri tüm katılımcıların menfaatlerini hesap verilebilirlik, şeffaflık, adillik ve sorumluluk ilkeleriyle gözeterek daha geniş bir perspektifte organize eden süreç olarak tanımlanabilir. Kurumsal sürdürülebilirlik ilkesi ise bu dört temel ilkenin teminatı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bakımdan kurumsal sürdürülebilirlik, kurumsal yönetimin beşinci ilkesi olarak artık kabul edilmektedir.
Kurumsal sürdürülebilirlik ilkesi şirketler için bir külfet gibi görünsede hem finansal piyasalar hem de şirketler üzerinde bir takım olumlu etkiler ve avantajlara da vesile olduğu gözlemlenmektedir. Örneğin kurumsal sürdürülebilirlik ilkesini uygulayabilen şirketler, üretim, işçilik, iş sağlığı ve güvenliği maliyetlerini optimize ederek ekonomik verimlilik sağlayabilirler. Bunun yanı sıra, daha düşük risk profiline sahip olmaları sayesinde uygun maliyetli dış sermayeye erişim kolaylığı noktasında önemli bir avantaj elde edebilirler. Sektör lideri olarak standartların belirlenmesi ve yasal düzenlemelerin şekillendirilmesinde aktif rol oynamaları, karar alıcı pozisyonlarını da güçlendirmektedir. Ayrıca kurumsal itibarın artırılmasıyla birlikte pazar paylarının genişlemesi ve etik değerler ile sosyal sorumluluk bilinci yüksek yatırımcıların ilgisini çekmeleri sürdürülebilirlik stratejisinin önemli çıktıları arasında yer almaktadır.
Diğer taraftan kurumsal sürdürülebilirlik uygulamalarının olumlu etkilerinin yanı sıra birtakım olumsuz sonuçları da bulunmaktadır. Özellikle şirketler açısından ek maliyetler getirdiği ve rekabetin az olduğu piyasalarda uygulanmasının zor olduğu gözlemlenmektedir. Ayrıca, küresel bir stratejinin eksikliği, “greenwashing” olarak adlandırılan yanıltıcı çevreci uygulamaların artmasına neden olabilir. Bazı eleştiriler ise şirketlerin finansal olmayan işlere para harcamasını, pay sahiplerinin haklarının kötüye kullanılması olarak değerlendirmektedir. Bu yönleriyle kurumsal sürdürülebilirlik ilkesinin, dikkatle ele alınması gereken karmaşık bir yapıya sahip olduğunun da altı çizilmelidir.
Tüm bu gelişmeler ışığında, kurumsal sürdürülebilirlik ilkesinin yasal zeminlerde de yerini aldığı ifade edilebilir. 2015 yılında Birleşmiş Milletler tarafından Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin kabul edilmesi ve Paris Anlaşması'nın imzalanması, kurumsal sürdürülebilirlik farkındalığında bir dönüm noktası olmuştur. Avrupa Birliği bağlamında, 2014/95/EU Finansal Olmayan Raporlama Direktifinden başlayarak, 2019/2088 sayılı Sürdürülebilir Finans Hizmetleri için Kamuyu Aydınlatma Tüzüğü, 2020/852 sayılı Taksonomi (Sınıflandırma) Tüzüğü, 2022/2464 sayılı Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi, 2023/2631 sayılı Avrupa Yeşil Tahvilleri Standardı Tüzüğü, 2024/1781 sayılı Sürdürülebilir Ürünler için Eko-tasarım Tüzüğü, 2024/1760 sayılı Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifi ve 2024/2853 sayılı Yeni Ürün Sorumluluğu Direktifi sürdürülebilirlik stratejileri için güçlü bir yasal çerçeve oluşturmuştur.
Bu minvalde bu çalışma, öncelikle kurumsal sürdürülebilirlik kavramını tanımlayarak avantaj ve dezavantajlarına yönelik teorik bir perspektif sunmayı amaçlamaktadır. Bu çalışmada ayrıca Avrupa Birliği hukuk sisteminde kurumsal sürdürülebilirlik ilkesinin ele alınışı, güncel düzenlemeler göz önünde bulundurularak değerlendirilecektir.
Corporate sustainability is an approach that aligns a company's long-term value creation objectives with economic, environmental, and social factors by integrating these into corporate governance principles. Fundamentally, this approach not only aims financial growth and performance but also targets to address stakeholder expectations, social needs, and environmental sustainability. It can be claimed that shaped by scandals and crises at the end of the 20th century, the corporate governance paradigm has evolved to include environmental, social, and public considerations in the determination of corporate objectives. As a part of this transformation, corporate sustainability has gained significant popularity in both academic and practical fields. This growing attractiveness stems from companies adopting a more reliable view on critical issues such as global warming, exhaustion of natural resources, human rights violations, corruption, and transparency, rather than solely focusing on profit maximization. Furthermore, the heightened awareness and demands of consumers, investors, employees, and other stakeholders have increased the importance of corporate sustainability. In this context, the integration of economic, environmental, and social factors into decision-making processes in alignment with corporate governance principles is increasingly viewed not as a choice but as a necessity for companies aiming to achieve long-term value creation. Corporate sustainability seeks to manage risks while ensuring companies have a positive impact on both society and the environment. Its goal is to prevent and mitigate the harm caused to the environment, human rights, and natural resources, even as companies pursue high profits. From this perspective, this approach encourages businesses to act in ways that not only meet today's needs but also address the needs of future generations.
One of the key questions that needs to be asked here about the concept of corporate sustainability is its precise position within the framework of corporate governance. Corporate governance is broadly defined as the system or process that organizes the management, decision-making, and control structures of organizations, while safeguarding the interests of all participants through the principles of accountability, transparency, fairness, and responsibility. Corporate sustainability, on the other hand, emerges as a safeguard for these four fundamental principles. In this regard, corporate sustainability can be increasingly recognized as the fifth principle of corporate governance.
Although the principle of corporate sustainability may appear burdensome for companies, it may provide some significant positive impacts and advantages for both financial markets and corporations. For instance, companies implementing corporate sustainability can optimize costs related to production, labour, health and safety issues by achieving economic efficiency. Moreover, their lower risk profiles enable them to gain critical access to external financing. Acting as sector leaders in setting standards and shaping legal regulations further strengthens their decision-making positions. Additionally, the enhancement of corporate reputation facilitates the expansion of market share while attracting investors with strong ethical values, which can be accepted as fundamental outcomes of sustainability strategies.
On the other hand, while corporate sustainability principle offers numerous benefits, it has also some certain drawbacks. Particularly, it can impose additional costs on companies, and it seems challenging to implement in markets with low levels of competition. Furthermore, the absence of a single global strategy may contribute to the increase of misleading environmental practices, commonly referred to as "greenwashing." Some critiques also suggest that allocating funds to non-financial issues could be perceived as a misuse of shareholders' rights. These aspects underscore the complex and nuanced nature of the corporate sustainability principle, emphasizing the need for careful consideration in its application.
In light of these developments, it can be seen that the principle of corporate sustainability has also established its presence within legal frameworks. In particular, the adoption of the Sustainable Development Goals by the United Nations in 2015, alongside the signing of the Paris Agreement, marked a pivotal turning point in raising awareness of corporate sustainability.
In the context of the European Union, a secured legal framework for sustainability strategies has been established, beginning with the 2014/95/EU Non-Financial Reporting Directive. This legal framework includes the 2019/2088 Sustainable Finance Disclosure Regulation, the 2020/852 Taxonomy Regulation, the 2022/2464 Corporate Sustainability Reporting Directive, the 2023/2631 European Green Bonds Standard Regulation, the 2024/1781 Eco-design for Sustainable Products Regulation, the 2024/1760 Corporate Sustainability Due Diligence Directive, and the 2024/2853 New Product Liability Directive.
In this context, this study aims to provide a theoretical perspective by defining the concept of corporate sustainability and examining its advantages and disadvantages. Additionally, it evaluates the corporate sustainability principle within the legal framework of the European Union, with a particular focus on recent regulatory developments.