TÜRKİYE’NİN İSKÂN MESELESİ


Creative Commons License

Etgü M. A.

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI KONFERANSI GÖÇ: ÖNÜMÜZDEKİ YİRMİ YILIN PROJEKSİYONU VE ÖTESİ, İzmir, Türkiye, 22 - 24 Şubat 2021, ss.43-45

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: İzmir
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.43-45
  • Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

TÜRKİYE’NİN İSKÂN MESELESİ

Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Akif Etgü, Erzincan Binali Yıldırım

Üniversitesi, Hukuk Fakültesi

Göç olgusu bize uzak bir olgu değildir. Bilindiği üzere Anadolu’dan

önceki vatanımız Orta Asya idi. Kadim zamanlardan beridir göç olgusuyla

iç içe olan milletimiz, muhacirlerin iskânı konusundaki başarılarından

aldığı güçle büyük devletler kurabilmişlerdir. Selçukluların

kullanmış olduğu “ikta sistemi” ve Osmanlı Devleti’nin ikta sistemini

daha da mükemmelleştirerek, “tımar sistemi” ismiyle kullanması ile

hem göçü iskân etmiş hem de sipahi yetiştirilmesini temin etmişlerdir.

Eğer Osmanlı topraklarına yapılan göçler olmasa, insan potansiyeli

adaletli bir şekilde yönetilmemiş olsa; Osmanlı’nın bu kadar hızlı

büyüyüp gelişmesi belki de mümkün olamayacaktı.

Tarihimiz göçle iç içe olması kadar medeniyetimiz de göç olgusuna

aşinadır. Zulme uğrama durumunda göç etmek; yani literatürdeki

ismiyle “Hicret” biz Müslümanlara, Peygamberimizin sünnetidir.

Dahası Kur’an-ı Kerim’de Nisa Suresi 97. Ayette belirtildiği üzere

Allah’ın emridir. Nitekim mealen: ….”Allah’ın arzı geniş değil miydi,

hicret etseydiniz ya!” … buyurulmaktadır.

Gerçekten de bizler Batı’nın standartlarını kendimize örnek alarak

göç olgusuna yaklaşamayız. Çünkü görülmektedir ki batılı standartlar

44 Migration: Projecting The Next Twenty Years and Beyond

kağıt üzerinde kalmaktadır. Nitekim BM İHEB madde 14/1’e göre

“Herkes, zulümden kurtulmak için başka ülkelerden sığınma/(iltica)

talep etme ve sığınmacı/(mülteci) muamelesi görme hakkına sahiptir”.

Ancak Avrupa’nın özelde Yunan sahil güvenlik birimlerinin mülteci

botlarını batırmaya yönelik medyaya da yansıyan görüntüleri bizi

haklı çıkarmaktadır. Bizlerin hayata bakışı ile onlar arasında yüz seksen

derecelik bir farklılık bulunmaktadır. Suriye’deki katliamdan dolayı

muhacir/mülteci duruma düşenlere sırtımızı dönemeyiz. Hatta hangi

dinden veya ırktan olursa olsun mazluma kapımızı kapatamayız.

Günümüzde devlet ve millet olarak bizlerin halletmesi gereken

meseleler bulunmaktadır. Fakat meseleye bakış açısı meselenin halledilebilmesinin

anahtarıdır. Ülkemizde bulunan muhacirler bizim misafirimiz

değildir. Yüzyıl öncesine kadar aynı devletin çatısı altında yaşadığımız

Suriyelileri ötekileştiremeyiz. Bu bağlamda Türkiye’nin mülteci

sorunu yoktur. Türkiye’nin iskân meselesi vardır. Nüfus bir devletin en

asli güç kaynağıdır. Türkiye İstatistik Kurumu nüfus projeksiyonları

karşılaştırıldığında 2013 tarihli projeksiyonda Türkiye’nin nüfusu 2075

yılı itibariyle 89 milyon 172 bin olarak öngörülürken 2018 tarihli nüfus

projeksiyonuna göre 2075 yılında Türkiye’nin nüfusunun 107 milyon

olacağı tahmini yapılmıştır. Beş yıl arayla yapılan iki projeksiyonda

yaklaşık 18 milyon kişilik farkın bulunmasının ana nedeni ülkemize

gelen göçlerdir. Veriler göstermektedir ki göç olgusu bizim için yadsınamaz

bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır ve gelenlerin pek

çoğu geri dönmeyeceklerdir. Öyleyse bu gerçeklik karşısında bize

düşen, vatanımıza sığınan mazlumların yarınlarından emin olacakları

ortamı oluşturmaktır. Bu insanların her an geri gönderilme korkusu,

ancak yerleşik hayata geçirilmeleri ile son bulabilir. Devlet gecekondulaşmada

düştüğü yanlışı tekrarlamamalı ve öncü planlayıcı gücünü

göstermelidir. Çünkü Türkiye’nin süper güç olmasında bu insanların

büyük katkıları olacaktır. Fakat bu insanlar çoğunlukla ucuz işgücü

olarak görülmekte, sosyal güvenlik hakkından yoksun kalmakta, emeklilik

primi ödeyememektedirler. Bu düzenin sömürüye dönüşmemesi

için çalışan ve uygun görülen bu insanlar vatandaşlığa geçirilmelidir.

Göç: Önümüzdeki Yirmi Yılın Projeksiyonu ve Ötesi 45

Bu vatandaşlık çifte vatandaşlık olmalı ve geldikleri devletlerle de

ilişkilerinin devam etmesi sağlanmalıdır.

Türkiye’nin esaslı sorunlarından birisi ülke genelinde köylerin

boşalması, tarımsal üretimin azalmasıdır. Ülkemize gelen muhacirler;

toprak, makine, eğitim ve uzun süre yerleştiği yerden ayrılmama

şartlarıyla bu boş kalan köylerde de iskân edilmelidir.

Anahtar Kelimeler: Göç, Mülteci, Gelişme, Zulüm, Devlet

Politikası.