Humanitas Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, vol.3, no.6, pp.99-114, 2015 (Peer-Reviewed Journal)
Until today, many sociological, political, existential, stylistic and psychoanalytic studies have been carried out on the works of Camus. In contrast, two essential characteristics have often been ignored by the researchers: the irony and its issues. The thing what Camus used to get even with his enemies, maybe more with himself having the role of a highly developed weapon was the ambiguity of this cynic style? Can this cynic style be against the writer? How and why the micro theme as a 'mirror' can become the main axis of a narrative? The mirror can turn into an inevitable tool to reveal cynic “me” and the absurdities of this world? Can the language be conceived as a mirror? How does the aquatic mirror effect the organization of the story? How does the cynic “me” appear in the character of Clamence? What were the preferred techniques of the writer who likes to turn everything into ridiculous? In that case, many ridiculous situations appear in the works of Camus? In effect, the mirror by means of metaphor seems to play a role of a catalyst for Camus. The mirror provides the creation of a real narrative by gradually becoming the center of a network of images and themes. Thus, this multiple meaning theme obtains many aesthetic, narratives, psychoanalytical and philosophical values at the same time. In our study, all of these questions are tried to be answered and thanks to this, Camus’s underestimated ironic language is also highlighted. Keywords: Camus, Mirror, Ironisation, Cynic “me”.
Günümüze değin, Albert Camus’nün eserleri, sosyolojik, politik, varoluşçu, psikanalitik açılardan ve üslup bakımından defaaten incelenmiştir. Buna mukabil, ironi sanatı ve bu eleştirel üslubun beraberinde getirdiği kazanımlar ve sınırlılıklar, araştırmacılar tarafından çoğunlukla göz ardı edilmiştir. Aslında Camus’nün muhalifleriyle hatta kendisiyle olan (iç)hesaplaşmasında kullandığı önemli ve tesirli silah, bu ironik üslubun belirsizliği değil midir? Peki, bu durum gün gelip yazarın aleyhine sonuçlanabilir mi? “Ayna” teması, nasıl bir anlatımın temel çıkış noktası olabilir? Dünyanın anlamsızlığını gün yüzüne çıkarmak amacıyla kişinin bünyesinde barındırdığı “ironi algısı”, bu “ayna” temasıyla tasvir edilebilir mi? Dil “ayna” olarak tasavvur edilebilir mi? “Suyla ilişkilendirilen ayna teması”, anlatımın gidişatını ne yönde etkilemektedir? Clamence karakterinde “ironi algısı” nasıl ortaya çıkar? Her şeyi tiye almayı yeğleyen bir yazarın, ekseriyetle başvurduğu kendisine özgün ironi temelli teknikler nelerdir? O halde Camus’nün üslubunda sıkça başvurduğu birçok hiciv tekniği bu şekilde karşımıza çıkmaz mı? İstiare aracılığıyla “ayna” kavramı Albert Camus’de adeta bir katalizör rolü görmektedir. Bu sayede ayna teması birçok görselliği ve diğer muhtelif temaları da bünyesinde barındırarak gerçek bir anlatımı ortaya çıkarır. Çok yönlü bu tema; öyküleme sanatı, psikanaliz, felsefe gibi muhtelif açılardan ve estetik bakımdan da değer kazanır. Çalışmamızda tüm bu sorulara cevap aranmaya çalışılmış ve bu sayede Camus’nün çok fazla incelenmeyen ironik dili de ön plana çıkartılmıştır.
Anahtar Sözcükler: Camus, Ayna, İroni Sanatı, İroni Algısı.