Hukukun Güncel Meseleleri Erzincan Sempozyumu, Erzincan, Türkiye, 10 - 13 Şubat 2022, ss.325-326
Telif hukuku en genel anlamıyla iktisadi ve ekonomik değer taşıyan ve şekillendirilmiş fikri ürünleri koruyan bir hukuk dalı olarak tanımlanabilir. Diğer bir ifadeyle telif hukuku, zihinsel çabalar sonucunda meydana gelen ürünlerin koruma altına alınmasıdır. Ülkelerin gelişmişlik düzeylerinde önemli bir rolü olan bu alanın tarihsel süreç boyunca gerek küresel çapta gerekse ülkemizde giderek önemini arttırdığı gözlemlenmektedir. Fikri ürünler ülkelerin kültürel faaliyetlerinin gelişmesine pozitif katkılar sağladığı gibi ekonomik olarak gelişmesine de imkân vermektedir. Bu bakımdan küresel rekabet savaşında ayakta kalmak isteyen bir ülkenin, söz konusu alandaki kanuni düzenlemelerine ve değişimlere gerekli hassasiyeti göstermesi gerekmektedir.
Teknoloji alanındaki son zamanlardaki yenilikler, telif hukuku kapsamında da yeni tartışmaların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Özellikle algoritmalı yapay zeka teknolojilerinin gelişmesi, eser sahibinin belirlenmesi sorununu gündeme getirmektedir. Yapay zeka teknolojilerinde kat edilen bu ilerleme, artık fikri ürünlerin bilgisayar programları vasıtasıyla da meydana getirilmesine olanak sağlamaktadır. Günümüzde yapay zeka temelli edebi eserlerin veya musiki eserlerin sayıları artmaya başlamıştır. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) md.8 de “Bir eserin sahibi, onu meydana getirendir.” hükmü yer almaktadır. İlgili hüküm göz önüne alındığında, bu tarz yapay zeka ürünleri için eser sahibi olarak kimin kabul edileceği ve zihinsel, soyut düşünce bağlamında fikri ürünlerin telif hukukunun kapsama/koruma alanına girebilmesi için, bunların mutlaka bir insan zihni üzerinden meydana getirilmesinin gerekli olup olmadığı sorunu gündeme gelmektedir.
Gerek ulusal hukuk gerekse uluslararası hukukta bu konu ile ilgili temel bir düzenlemenin henüz mevcut olmadığı görülmektedir. Ulusal doktrinde genel olarak fikri ürünün mutlaka bir şahıs tarafından meydana getirilmesi görüşünün yaygın olduğu söylenebilir. Yargıtay’ın da eski tarihli birçok kararında benzer görüşte olduğu gözlemlenmektedir. 05/12/1951 tarihinde kabul edilen 5846 sayılı FSEK değerlendirildiğinde, bu tarz güncel sorunlara bir çözüm önerisi getirme noktasında çağın gerisinde kaldığı iddia edilebilir. Bu minvalde bu çalışmanın amacı, fikri mülkiyet hukukunun kalıplaşmış ilkelerinin yeniden gözden geçirilmesine aracılık ederek, yapay zekâ teknolojileri tarafından meydana getirilmiş fikri ürünlerde bu sıfatın kime verileceği sorununa bir çözüm önerisi getirmeye çalışmaktır.
Copyright Law can be defined as one of the branches of law, which carries economic values and protects shaped intellectual products. In other words, it is the protection of the products that occurs as a result of mental efforts. It is observed that this field, which plays a key role in the development levels of countries, has gradually increased its importance both globally and in Turkey throughout its historical process. Intellectual products not only have a positive impact on the development of cultural activities but also help to improve economic development of countries. In this respect, a state that wants to survive the global competition war needs to show the essential sensitivity to the legal regulations and updates on this area.
It can be claimed that recent technological developments have led to occur new discussions within the scope of intellectual property law. In particular, the development on the artificial intelligence technologies makes the problem of identifying the authorship a current issue in the literature. It can be seen that the progress in the artificial intelligence technologies makes it possible to create intellectual products through the computer programmes. Today, the number of artificial intelligence based literary or musical works seem to increase in the markets. Article 8 of the Law on Intellectual and Artistic Works numbered 5846 states that “The owner of a work is the one who created it”. Considering the relevant provision, the questions of who will be accepted as the author of such artificial intelligence products and whether it is necessary to create intellectual products through a human mind in order to be included them in the protection of the law come to the fore.
There has not been yet a basic regulation on this problem in both national and international law. In the national literature, it can be said that the view, which the intellectual products should be created by a person is common. When the previous decisions of the Turkish Supreme Court are examined, it can be seen that its opinion is also in this direction. When the Law on Intellectual and Artistic Works numbered 5846, which was accepted on 05/12/1951, is evaluated it can be claimed that the existing law is out of date in proposing a solution to such current problems. In this respect, the aim of this study is to reconsider the stereotype principles on the intellectual property law and to find a solution to the problem of who will be accepted as the author for the intellectual products that are created by the artificial intelligence technologies.