II. Maarif Kongresi, Ankara, Türkiye, 13 - 18 Temmuz 2021, ss.127-128
İslam eğitim sisteminin temel
kurumu olan medrese, islam kültür ve medeniyetinin önemli bir temsilcisi olan
osmanlı devleti’nde de eğitimin temelini teşkil etmiştir. İznik’te 1331 yılında
kurulan orhaniye medresesi’nden sonra osmanlılar bu alanda zaman içerisinde
uzmanlaştığı gibi medreseler de farklılaşarak kademeli bir hale geldi.
Özellikle 1453 yılında istanbul’un fethedilmesi ile osmanlılar her alanda
olduğu gibi ilmiye sınıfı ve medrese eğitiminde de önemli bir atılım göstermişti.
Fatih sultan mehmed’in ilme gösterdiği özel ilgi ve ilim adamlarına verdiği
büyük değer nakli ilimlerin yanında akli ilimlerin de gelişmesini sağladı.
Sultan II. Mehmed döneminin önemli bilginlerini başkent İstanbul’da topladı ve
burayı bir ilim merkezi haline getirdi. Fatih Sultan Mehmed’in eğitim ve ilim
alanında atmış olduğu bu adım daha sonra kanuni sultan süleyman tarafından da
takip edildi. Sultan I. Süleyman dedesinin kurmuş olduğu medreselerin daha
ilerisinde olan ve onlardan daha ihtisaslı olmasını istediği sahn-ı süleymanîye
medreselerinin ilkinin istanbul’da kurulmasına karar vermişti. Lakin osmanlı
devlet düzeninde kanuni sultan süleyman döneminden itibaren başlayan bozulma
çok geçmeden eğitim sistemi ve ilmiye teşkilatı üzerinde de kendisini gösterdi.
Akli ilimlere verilen değerin azalması, müderris atamalarında liyakatin önemini
kaybetmesi gibi türlü nedenler osmanlı eğitim sistemini temelinden sarstı. Bu
aksaklıklar karşısında yaşadıkları dönemin önde gelen ilim sahipleri bu sorunun
sebepleri, çözümü ve eğitim sisteminin nasıl olması konusunda fikirlerini ileri
sürmeye başladılar. Bu bildiride Gelibolulu Mustafa Ali, Koçi Bey ve Kâtip Çelebi’nin
sorunun tespiti ve eğitim sisteminin nasıl olması gerektiği ile ilgili görüşleri
ele alınacaktır.