Kur’ân’da Davet Öğretisi ve Ana Akım-Radikal İslâmcı Hareketlerin İdeolojisinde Yorumlanışı


Aksakal Z. N.

Turkish Studies - Comparative Religious Studies, vol.17, no.4, pp.313-329, 2022 (Peer-Reviewed Journal)

Abstract

The religion of Islam, due to its position in Muslim societies, has been a tool for external and internal separatist forces. In particular, the doctrine of da‘wah in the Qur’an exceeded its purpose in the ideology of radical movements in the Middle East and has become a factor that leads to hostility and violence against both Muslim societies and other societies. For this reason, it is important to determine what this teaching means and how it is abused and to propose solutions against the excesses in this regard. For this purpose, in this study, the foundations of the da‘wah doctrine in the Qur’an were investigated together with its interpretations in the sources of tafsir and in the ideology of the contemporary mainstream-radical Islamist movements that have emerged since the 20th century. The study is important in terms of examining the thought system of radicalization, which is a current and global problem, and some of the arguments on which it is based. According to the results, the issue of da‘wah to goodness and enjoining good and forbidding evil, which is the basis of the da‘wah doctrine in the Qur'an, is open to arbitrary interpretations and abuses. Although the measure of goodness is determined as being good according to reason and shari’ah, definitions can change when ideologies are taken as a measure. As it is understood from the Qur'an, the main purpose of the da‘wah among Muslims is to ensure the unity of the ummah and peace. Peace is one of the main purposes of the universal invitation. Reformist mainstream Islamist movements brought the da‘wah into politics and carried out their activities in the call center to accept the sovereignty of Allah in every social-political field. Revolutionary radical movements that broke away from these mainstream movements have shifted the doctrine of da‘wah from the field of teaching and guidance to the field of jihad, which means fighting to make people submit to the religion of Islam. This situation does not provide the peace promised to humanity in the activities of the da‘wah, and it also fuels hostility and violence. For this reason, authorized persons who have been trained away from ideologies should carry out the duty of da‘wah in soft ways that appeal to the minds and hearts.

İslâm dini, Müslüman toplumlarda edindiği konumu itibariyle haricî ve dâhilî bölücü faaliyet gösteren güçlerin bir aracı olagelmiştir. Özellikle Kur’ân’da yer alan davet öğretisi, Orta Doğu’da bulunan radikal hareketlerin ideolojisinde maksadını aşarak hem Müslüman toplumlara hem de diğer toplumlara karşı düşmanlık ve şiddete yönlendiren bir etken haline gelmiştir. Bu nedenle bu öğretinin ne anlama geldiğinin ve ne yönüyle istismar edildiğinin belirlenip bu konudaki aşırılıklara karşı çözüm önerilerinin sunulması önemlidir. Bu amaçla yapılan bu çalışmada Kur’ân’daki davet öğretisinin temelleri, tefsir kaynaklarındaki ve 20. yüzyıldan itibaren baş gösteren ana akım-radikal İslâmcı hareketlerin ideolojisindeki yorumlarıyla birlikte araştırılmıştır. Çalışma güncel ve küresel bir sorun olan radikalleşmenin düşünce sistemini ve dayandığı bazı argümanları incelemesi yönüyle önemlidir. Ulaşılan sonuçlara göre Kur’ân’da yer alan davet öğretisinin temelindeki hayra davet ve iyiliği emredip kötülükten menetme konusu keyfî yorum ve istismarlara açıktır. İyiliğin ölçüsü akla ve şeriata göre güzel olma şeklinde belirlenmiş olsa da ideolojiler ölçü alınınca tanımlamalar değişebilmektedir. Kur’ân’dan anlaşıldığı üzere Müslümanlar arasındaki davetin temel amacı ümmetin birliğinin sağlanması ve sulhdur. Sulh evrensel davetin de temel amaçlarındandır. Reformist ana akım İslâmcı hareketler daveti siyasete çekerek faaliyetlerini ulûhiyete yani Allah’ın egemenliğini sosyal-siyasal her alanda kabul etmeye çağrı merkezinde yürütmüştür. Bu ana akımlardan kopan devrimci radikal hareketler ise daveti, tebliğ ve irşat alanından, insanları İslâm dinine boyun eğdirmek için savaşma anlamındaki bir cihat alanına çekmişlerdir. Bu durum, davet faaliyetlerinde insanlığa vadedilen sulhu sağlamadığı gibi düşmanlık ve şiddeti de körüklemektedir. Bu nedenle, davet görevini, ideolojilerden uzak olarak yetişmiş yetkili kimselerin, akıl ve kalplere hitap eden yumuşak yollarla yapması gerekmektedir.